Öğrenilmiş çaresizlik
Dr. Seligman ve çalışma arkadaşları tarafından bulunan bir psikoloji terimi olan öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness), hayvanların ya da insanların, karşılaştıkları olumsuz olaylar üzerinde kontrollerinin olmadığını düşündükleri durumlarda ortaya çıkan apati (duygusuzluk) durumuna denir.
Bu rahatsızlığı olan kişi, daha önce yaşadığı olumsuzluklarla tekrar karşılaşmaktan kaçınmak için çaba sarfetmez. Seligman'a göre, bireyin olumsuz olaylara maruz kalmasıyla gelişen öğrenilmiş çaresizlik duygusu; motivasyonsuzluk, uyumsuzluk, pasiflik, depresyon, umutsuzluk, eylemlerin sebepleri ve sonuçlarıyla ilgili bir bağ kuramama gibi sorunlara neden olmaktadır.
Öğrenilmiş çaresizlik, organizmanın davranışlarıyla olumsuz bir sonucu kontrol edemeyeceğini öğrenmesinden sonra, davranışlarıyla olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda gereken çabayı gösterememesi olarak tanımlanır.
İnsanın yapabileceği bazı şeyleri yapamayacağına inanması, bir işi yapmaya teşebbüs ederken cesaretinin kırılması, kişinin başarısız olmasına neden olur. Kendine güvenini yitirdiği için de gelecekte de o işi başaramaz. Acaba çocuklarımızın başarısız olmasında: "Sen bunu yapamazsın.'', "Bunu başaramazsın." , "Sen kim onu yapmak kim." , "Zaten sen bundan fazla ileri gidemezsin." gibi sözlerimiz etkili olmamış mıdır, dersiniz.
Olumsuz düşünen insanları duymayın. Bu şekilde düşünen insanlara kulaklarınızı tıkayın, sağır olun. Çünkü bu gibi insanlar sizin ümitlerinizi, hayallerinizi, gelebilecek başarılarınızı, kısaca geleceğinizi çalarlar. Bu gibi sözler ailede, okulda, işyerinde, hayatın her alanında bizim davranışlarımızı kısıtlar.
Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili olarak hayvanlar üzerinde yapılmış bazı ilginç deneyleri sizlerle paylaşmak isterim.
KÜÇÜK BALIKLARI YİYEMEYEN KÖPEKBALIĞI
Araştırmacılar bir köpekbalığını oda büyüklüğündeki bir cam bölmeye koymuşlar. Cam bölmenin diğer tarafında da balıklar var. Köpekbalığı ne tarafa gitse cam bölmeye çarpmış. Bir süre sonra cam bölmeye çarpmamayı öğrenmiş. Çünkü ne kadar uğraştıysa da diğer taraftaki balıklara ulaşamamış. Köpekbalığı 21. günden sonra cam bölmelere hiç çarpmamayı öğrenmiş. Bunun üzerine cam bölmeyi çıkarmışlar. Köpekbalığı oralı bile olmamış. Kendisinin sadece o bölme alanına kadar yüzebileceğini sanıyormuş. Artık diğer balıkları yiyemeyeceğini anlamış ve balıklara dokunamamış. Çünkü köpekbalığı çaresizliği öğrenmiş.
ZIPLAYAN PİRELER
Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili psikologlar bir pire deneyi yaparlar. Pirenin ne kadar zıpladığını ölçerler ve 50 cm zıpladığını görürler. Pireyi yüksekliği 30 cm olan cam kavanoza koyarlar. Kavanozun ağzını kapatırlar. Kavanozun altından ısıtırlar. Pire ısındıkça zıplar ve zıpladıkça kapağa çarpar. Bir süre sonra pire kapağa çarpmamak için 29 cm sıçrar, düşer. Ama kapağa çarpmaz. Pire bunu alışkanlık haline getirdikten sonra kavanozun kapağını açarlar. Pire hala 29 cm sıçrıyor. Halbuki eskiden 50 cm sıçrardı. Pire bu deneyle 29 cm' den fazla sıçrayamayacağını öğrenir.
FİLLER NASIL EĞİTİLİR?
Filler daha yavruyken, kalın bir zincirle bacağından bir direğe bağlanır. Önceleri hayvan kaçmaya çalışır ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabilir ne de direği yerinden oynatabilir. Fil yavrusu ayağında zincirle büyür ve kaçamayacağını kabullenir. Özgürlük kavramını yitirir. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülür ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanır. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalır. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanır. Fil büyüyünce ipten kurtarılır. Ama artık o alanın dışına çıkamayacağını öğrenmiştir.
Çaresizliği öğrenmeyi şu iki ilginç öykü ne güzel anlatmaktadır:
KURBAĞALAR
Bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece su sesler duyulabiliyormuş:
"Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!" Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.
Seyirciler bağırıyorlarmış: "...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!.." Sonunda, kurbağaların bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
KARTAL YAVRUSU
Kartal yavrusu, bir vesileyle civcivlerin arasına düşmüş. Civciv olduğunu zannederek civcivler gibi yürürmüş. Civcivler gibi yeri gagalayıp yiyecek arıyormuş. Bir gün havada bir kartal görmüş.
· Muhteşem bir kuş bu ya. Ne kadar yükseklerden uçuyor. Keşke bende onun gibi olabilsem. Onun gibi yükseklerden süzülerek uçabilsem. Diye söylenirken. Yanındaki civcivler demiş ki:
· Bak biz civciviz, o ise kartal. Boşuna hayallere kapılma. Onun gibi yükseklerden uçamazsın.
Kartal yavrusu çok üzülmüş. Çünkü kendisinin de bir kartal olduğunu bilmiyormuş. Birilerinin ona kartal olduğunu söylemesi ve onu buna inandırması gerekiyormuş. Ama söyleyen olmayınca hayatının sonuna kadar civcivler arasında yaşamış.
Olumsuz düşünen insanları duymayın... Olumsuz düşünen insanlar olmayın... Yapabileceğinize inandığınız şeyleri yapmaktan vazgeçmeyin… İnsanları yapabilecek şeyleri yapmaktan vazgeçirmeyin… olumsuz çevre şartlarını düşünerek yapabileceklerinizi yapmaya devam edin. Neticede başarıya ulaşacaksınız.
Neler karşısında çaresizdir insanoğlu?
Karşılıksız aşk karşısında çaresizdir, cebinizde beş kuruş yokken ay başında gelen ve ödenmesi gereken faturalar karşısında çaresizdir, tedavisi olmayan hastalıklarda karşısındakinin eriyip bittiğini görürüken çaresizdir ve en önemlisi ölüm karşısında çaresizdir. Bütün çaresizlikler onulmaz bir acı verir insana. Hayattan soğutur, yaşamdan zevk almak ne kelime kahredersiniz dünyaya geldiğinize ve sona yaklaştığınızı düşünürsünüz. İki tercihiniz vardır, ya sonu seçersiniz ya da çaresizliği öğrenirsiniz.
Peki çaresizliği öğrendiğiniz zaman ne olur? "Öğrenilmiş Çaresizlik" nedir?
Öğrenilmiş çaresizlik bir nevi kabullenme durumudur. Elinizden bir şey gelmeyeceğini bilme, kabullenme ve kendinizi pasivize etme durumudur. Kontrol edemediği çevre ve olaylarla durmaksızın muhatab olan insanlar, içlerinde bulundukları durumu değişireceklerine olan inançlarını yitirir ve özgüvenlerini kaybetmeye başlarlar. Özgüven kaybı da zamanla diğer insanlara olan güvenin yitirilmesi, isteseler değiştirebilecekleri çevre ve olaylar karşısısnda da pasif ve umutsuz bir hale bürünülmesi zamanla içe kapanıklık, sosyallikten soyutlanma , kendi kendine yetememe, depresyon gibi farklı boyutlara gidecek bir silsile haline de dönüşebilir.
Öğrenilmiş çaresizlik, çaresizlikten daha tehlikeli bir durumdur. Çaresizken çaresiz olduğunuzu bilirsiniz. Fakat çaresizliği öğrendiğiniz zaman çaresizlik sürecini uzatmış olur ve yaşayan bir ölü haline gelirsiniz. Yapabileceğiniz tek şey kendi zavallılığınıza kanlı gözyaşı dökmek ve her şeye son verme isteği yaşamaktır.
Çaresizlik öğrenildiğinde “yapamıyorum, nasıl yapacağımı bilmiyorum, ben başaramam, yapamayacağımı biliyorum” gibi olumsuz cümleler telaffuz edilmeye başlanır. Kişi çaba harcamaktan vazgeçer, olumsuz uyaranlara pasif bir şekilde maruz kalmaya devam eder. Yapabileceğini gösteren her şeyi bilindışı süreçlerinde reddeder. Bu durumda şunu bilmek çok önemlidir. İnsan çaresizliği öğrenebileceği gibi güçlülüğü de öğrenir. Çok ciddi travmatik yaşantılardan sonra hayata yeniden daha güçlü sarılan insanlar çoktur.
Sirklerde tonlarca ağırlığındaki fillerin ayaklarında ince bir zincir olduğunu gören küçük bir kız babasına sorar. Neden bu fillerinin incecik zincirleri kırıp kaçamadıklarını merak eder. Babası bu durumu küçük kızına şöyle açıklar. “ Bu filler henüz yavruyken ayaklarına kaçamayacakları kalın zincirler bağlanır. Bir süre kaçmaya çabaladıktan sonra filler çaba harcamayı bırakıp durumu kabullenirler. Şimdi büyüyüp dev canlılar olduklarında da bu durum değişmez. Bir kere çaresiz olduklarını ve ne yaparlarsa yapsınlar kaçamayacaklarını öğrenmişlerdir. Koşullar değişse de bilgi değişmez. Onları kaçmaktan alıkoyan asıl zincir beyinlerindedir.”
Çaresizlik öğrenilebildiği gibi bütün zincirler kırılıp güçlülükte öğrenilebilir. Beyinlerimizdeki zincirleri fark edebilmek bu noktada çok önemlidir. Hayat ve koşullar sabit değildir. İnsan değişime gelişime açık bir varlıktır ve benzer durumlarda aynı sonucun alınması her zaman olası değildir. Bu noktada zincirlerimizi fark edip kırmak için çaresizlik içeren her düşüncenin üzerine gitmeli, önce beynimizi sonra ruhumuzu özgür bırakabilmeliyiz. Hemen şimdi yapamayacağımızı düşündüğümüz her şeyi gözden geçirme vaktidir. Zincirsiz bir yaşam da sadece bizim elimizdedir .
Oysaki Necip Fazıl'ın dediği gibi "Ya çaresizsiniz Ya da çare SİZ siniz."
Her şey kendinizde bitiyor. Çaresizliğin girdabına kapılıp majör depresyon, manik depresif, şizofren vs. gibi bazı etiketleri gidip de bir yerlerden satın alıncaya kadar pozitif düşünerek ve "Ben istersem aşamayacağım engel yoktur!!!" düşünce yapısını beynimize yerleştirerek, pozitif komutlarla beynimizi besleyerek Çare BİZ olabiliriz.
Sevgiyle kalın.
Alıntıdır.
Kaynaklar : Psk.Nur GEZEK ,PDR UZMANI Mehdi BARAN
Etiketler:
genel